28 Mart 2016 Pazartesi

KAYNA KAZANIM




                                      KAYNA KAZANIM!


              Yorgun ve aç bir insan gelir bir köye.
                 Girer yol üstündeki ilk eve.
                 Bitkin ve yavaşça verir bir selam.
                 Mecal kalmamış ağzından çıksın başka kelam.
                 Çöker hemen oracığa ilişir.
                 Ev sahibi hanımın da yüzü buruşur.
-          Bacım açım halsiz ve yorgunum,
Uzaklardan gelen bir yolcuyum.
Allah rızası için bir parça bir şey ver.
Bununla nefsimi körleyeyim der.
-          Olur gardaşım der hanım, ocağı yakar.
Sacayağını da ateşin üstüne atar.
Su ile tencereyi sacayağının üstüne koyar.
Arkasından hemen şu sözleri sayar:
-          KAYNA KAZANIM TAŞMAYASIN,
MİSAFİR GİDENE KADAR PİŞMEYESİN.
Bakar adam etrafa boş gözlerle,
Karşılık verir yavaş ve derinden şu sözlerle;
-          KAZAN KAYNAR YAZA KADAR,
MİSAFİR GİTMEZ GÜZE KADAR.








SACAYAĞI-SACAYAK:Üzerine tencere,tava koymaya yarayan, ateş üzerine oturtulan üç ayaklı çember,üçgen biçiminde demir destek.




KULUNUN ARI

Delice oğlan delice koca
Delice molla delice hoca,olur.


SAKALININ TELİ

Kuru lafla pilav pişse,
Deniz kadar yağ benden.
Küflü koruk pekmez olsa,
Dönüm dönüm bağ benden.

SEN EŞEKLİĞİNLE








                                                    SEN EŞEKLİĞİNLE


                            Kayseri At Pazarında bir çocuk,
                            Vardır elinde oynadığı mavi bir boncuk.
                            Etrafa atar, tutar, onunla oynar oyun,
                            Dikkatini çeker oradan geçen bir Yahudi’nin.
                            - Bak kuzum; o taşı satar mısın bana?
                            Paralar veririm istediğin kadar sana.
                            - Olmaz emmi, para ile satamam bu taşı,
                            Bu benim oyuncağım, her şeyin başı.
                            - A be yavrum, sen çocuksun sana para gerek,
                            İstediğin kadar sana para versek.
                            - Olmaz emmi, bu para ile satılmaz diyorum,
                            Bu benim uğurum, bunu çok seviyorum.
                            - İlla ki ben bunu alayım diyorsan eğer,
                            Şu benim önerim; sanırım , denemeye değer:
                             - Alacaksın beni, bineceğim sırtına,
                           Anırarak kalkacaksın tırısa.
                            - Sokağın bu başından başlayacaksın ama,
                           Gene anırarak getireceksin buraya.
                           Alır Yahudi çocuğu, bindirir sırtına,
                           Anırarak koşar yırtına yırtına.
                           İndirir soluyarak, der << hadi ver çocuğum,
                           Zaten geç kaldım, işime gideceğim.>>
                           Çocuk gülerek, elindekine bakar durur,
                           Sonra da şu sözcüğü kondurur:
                          - Sen eşekliğinle bunun değerini bilirsin,
                           Arkadaşlarına ben Türk leri kandırdım dersin.
                          - Bu bir safirdir, eşek bundan ne anlar,
                           Geçti artık bizi aldattığınız zamanlar.
                          Der Yahudi:  Neslime haram olsun Kayseri de kalmak,
                          Anladım ki Kayseri li çocuktan ben daha ahmak.
                          O günden sonra, hiçbir Yahudi görülmez Kayseri’ de
                          Anlatılır bu tür hikayeler tüm Türkiye’ de.