28 Mart 2016 Pazartesi

SAKALININ TELİ

Kuru lafla pilav pişse,
Deniz kadar yağ benden.
Küflü koruk pekmez olsa,
Dönüm dönüm bağ benden.

SAKALININ TELİ,
Eskilerde bir imam, öğrencilerini toplar:
-          Bakınız çocuklar; sizleri köylere göndereceğim,
Gelince derslerimi sürdüreceğim.
      Ne yaşarsanız bana anlatacaksınız,
      Bir ay süre ile oralarda kalacaksınız.
Genç bir imam adayı bir köye varır,
Kılınan namaza şaşırır kalır.
İmam okuma yazma bilmez, okur yanlış,
Uzun sakalı ile de köylüye bir korku salmış.
Der genç:
-          Komşular, bu imam değil cahil,
Okudukları sure bile değil.
İmam der:
-          Gel seninle imtihan olalım,
Köylünün verdiği karara uyalım.
Bir ÖKÜZ yazalım der imam,
Genç aday, peki der hemen.
Genç yazı ile bir ÖKÜZ yazar,
Hadi bakalım hoca, sen de yaz der.
Köy imamı kulaklı, boynuzlu bir öküz resmi yapar,
Bunun hangisi ÖKÜZ diye cakas atar.
Okuması olmayan köylü resme ÖKÜZ der,
Bizim genç te güzel bir sopa yer.
Döner gelir anlatır hocasına olayı,
Der hocası:
-          Vardır onun kolayı.
Sen aynı köye gideceksin,
Bağışlanmanı isteyeceksin,
İmamlarının çok alim olduğunu söyleyeceksin.
Başın ağrıyacak yalandan,
Duramayacaksın güya ağrıdan.
Hocama söyleyin, sakalından bir tel versin,
O zaman geçer benim ağrım, dersin.
Yakacaksın teli, dumanını tutacaksın burnuna,
Oh diyeceksin ve şükredeceksin Tanrına.
Denen uygulanır bir bir,
Köylünün de başı ağrıdığında, aman hocam, bir kıl der.
Çok kısa sürede biter imamın sakalı,
İmamın da kalmaz bu arada imamlık hali.
Kaçar gider bir gece sessizce köyden,
Yoldan bile değil,dereden,tepeden.
Genç aday döner gelir hocaya.
Anlatır olayı doya doya.
Hocası der: Oğul, suç değil onların,
Gözü kör olsun bu ulusu cahil bırakanların.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder