SEN EŞEKLİĞİNLE
Kayseri At Pazarında bir çocuk,
Vardır elinde oynadığı mavi bir boncuk.
Etrafa atar, tutar, onunla oynar oyun,
Dikkatini çeker oradan geçen bir Yahudi’nin.
- Bak kuzum; o taşı satar mısın bana?
Paralar veririm istediğin kadar sana.
- Olmaz emmi, para ile satamam bu taşı,
Bu benim oyuncağım, her şeyin başı.
- A be yavrum, sen çocuksun sana
para gerek,
İstediğin kadar sana para versek.
- Olmaz emmi, bu para ile satılmaz diyorum,
Bu benim uğurum, bunu çok
seviyorum.
- İlla
ki ben bunu alayım diyorsan eğer,
Şu benim önerim; sanırım , denemeye değer:
- Alacaksın beni,
bineceğim sırtına,
Anırarak kalkacaksın tırısa.
- Sokağın bu başından başlayacaksın ama,
Gene anırarak getireceksin buraya.
Alır Yahudi çocuğu, bindirir sırtına,
Anırarak koşar yırtına yırtına.
İndirir soluyarak, der << hadi ver çocuğum,
Zaten geç kaldım, işime gideceğim.>>
Çocuk gülerek, elindekine bakar durur,
Sonra da şu sözcüğü kondurur:
- Sen eşekliğinle bunun değerini bilirsin,
Arkadaşlarına ben Türk leri kandırdım dersin.
- Bu bir safirdir, eşek bundan ne anlar,
Geçti artık bizi aldattığınız zamanlar.
Der Yahudi: Neslime haram olsun Kayseri de kalmak,
Anladım ki Kayseri li çocuktan ben daha ahmak.
O günden sonra, hiçbir Yahudi görülmez Kayseri’ de
Anlatılır bu tür hikayeler tüm Türkiye’ de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder