BENDE KUYRUK, SEN DE EVLAT ACISI
Çok eski çağlarda
bir çoban varmış,
Her gün koyunlarını merada
otlatırmış.
Bir yılanla arkadaş olmuş, anlaşma yapmış,
Her gün bir koyunu yılan emecekmiş.
Buna karşılık her gün, bir altın verecekmiş yılan,
Her gün eve bir altınla gelecek çoban.
Günlerce bu durum sürer,
Çobanın oğlu da
bu durumu merak eder.
Babasından öğrenir işin aslını,
Sevmeye de başlar çil çil altını.
- Aman oğlum, sakın kimselere söyleme
Her gün babam altın getirir eve deme.
Günler sonra çobanın çıkar bir işi.
Oğlundan başkada yoktur, otlatacak kişi.
Sıkı sı kı
tembih eder, yılana süt ver,
Ondan
bir altını da al gel der.
Oğlan düşünerek sürünün
arkasında,
Gider dağa doğru kendi havasında.
- Her
gün bir altını ne
yapacağız
sanki,
Öldürürsem yılanı, hepsini alırım
belki.
Aynı yerden çıka gelir yılan,
Ağzında
bir kırmızı altınla.
Oğlan baltasını arkasına saklar.
Onun bakışlarından yılan kuşkulanır ve sert bakar.
Baltayı kaldırıp vuracağı zaman,
Yılan atılır oğlanın bacağını tutar hemen.
Balta
iner yılanının kuyruğuna,
Oğlan düşer, dayanamaz yılanın zehrine.
Aylar sonra çoban, yılanla tekrar anlaşmak ister,
- Gel
gene arkadaş olalım seninle der.
- Yılan der olamayız artık arkadaş,
Çünkü
ikimizin gönlünde de var yas;
Bende
kuyruk, sende evlat acısı,
Hiç gitmez kalbimizden onun sancısı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder