DALKAVUK
Eskilerde, patlıcanın ilk bulunduğu günlerde,
Bir padişah yaşarmış ülkelerin birinde.
Patlıcanı çok severmiş, her şeyden,
Etten, sütten, revaniden, börekten,
Hele bir de içinde kurutulmuş et varsa,
Tadına doyamazmış, her öğünde gelse.
-Ne kadar güzel olur, şu patlıcan yemeği.
Her yemekte tekrarlar, unutmazmış demeyi.
Dalkavuğu arkadan.
- Beli padişahım güzel mi güzel,
Dolması,turşusu,kavurması da özel.
- Hele
bir tatlısı
var ki, parmaklarınızı yersiniz,
Arkasından daha yok mu dersiniz.
Bir süre geçmiş böylecene aradan,
Türlü yiyecekler
gelmezmiş artık mutfaktan.
Usanmış padişah, artık patlıcan yemeğinden,
Tatlısından, turşusundan, içindeki kemiğinden
- Yeter
yeter, usandım patlıcandan,
Artık bir tat alamıyorum, ben
bundan,
Dalkavuk
söze girer.
- Efendim sözünüz doğru,
Bîr şeye de benzemez,
şeklide eğri büğrü.
Ne tadı var, ne tuzu, benzer kuru ağaca,
Kiminin rengi mavi, kimi olur karaca.
Padişah döner;
- Ne konuşursun adan,
Usandım senin çektiğin şu yağlardan.
Geçen öve öve bitirememiştin
Bunu bin bir yemeği olur demiştin.
Şimdi ben istemedim diye, sen de karadın,
Bu tür hareketlerinle bilmem neyi
aradın. - Evet padişahım, ben
sizin gölgenizim
Ben patlıcanın değil ,Sizin
DALKAVUGUNUZUM...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder