30 Haziran 2016 Perşembe

ACELE KARAR VERMEYİN,

ACELE KARAR VERMEYİN,
Bir ülkede bir adam, fakir ve yaşlı,
Beyaz bir atı var ki, tüm atlardan farklı.
Dillere destan bu ata, herkes sahip olmak istiyor,
Ülkenin kralı bile bir servet veriyor.
Ancak adam bu atı kesinlikle satmıyor,
İnsan dostunu satar mı, nasıl satılır dost diyor.
Bir gün gelir beyaz at kaybolur birden bire,
Araştırılır köşe bucak, bakılır her yere.
Boşunadır emekler bir türlü bulunamaz bu at,
Köylüler eğlenirler ihtiyarla:
–Artık krala gölge sat.  
–Der ihtiyar:
–Karar vermek için acele etmeyin,
Böyle şeyler için bana gelip gitmeyin.
Birkaç gün sonra, arkasında on iki at,
Çıkar gelir beyaz at, rap, rap, rap.
Köylüler pişman olur ihtiyara dediklerine,
Gıpta ile bakarlar, bu sürünün yeyip içtiklerine.
Bir süre sonra oğlu atları alıştırmak ister,
Yılkıdır bu atlar, oğlan attan düşer.
Ayağı kırılır oğulun, günlerce yatacaktır,
Yattığı yerden gayrı etrafa bakacaktır.
Köylüler gene gelir:
–Çok yazık oldu derler,
Sonunu düşünmeden hemen karar verirler.
İhtiyar tekrar eder, karar için acele etmeyin,
Sonunun nasıl geleceğine sakın hükmetmeyin.
Bir süre sonra savaş çıkar ülkede komşuyla,
Eli silah tutan herkes asker olur, genciyle, yaşlıyla.
Gelir köylüler yine, çok şansın var derler,
    Çünkü bizim çocukların hepsi askerdeler.         
    Öldü mü kaldı mı bilmeyiz ama,
 Gıpta ile bakarız senin oğluna.
Dedim ya komşular, hiç acele etmeyin,
Bir kapı kapanırsa, biride açılır deyin.
Her düşünceyi ve sözü ağzınızdan atmayın,
   Karar vermek bilgelik gerektirir, bunu hiç unutmayın.


DANIŞMAN,

DANIŞMAN,

Yol kenarında otlatırken koyunlarını bir çoban, 
Yanında durur bir jeep, yeni güzel ve kocaman. 
Gran tuvalet bir bey iner, son model araçtan, 
Şöyle bir göz gezdirir sürüye, köşeden bucaktan.
       -Senin sürünün bilirsem eğer sayısını
O zaman bana veririsin koyunun birisini.
       -Peki der çoban, bilirsen vereceğim bir koyun,
       Bilmem ki bunun altından çıkar mı başka bir oyun.
       Bey çıkarır bilgisayarını alır uzaydan bilgisini,
       Türlü işlemler yapar, bulur çobanın sürüsünü.      
       Der arkadaş, senin süründe beş yüz otuz koyun var,
       İyi bildin arkadaş gel sürüden bir koyun al.
      Gidecekken çoban seslenir, o zengin beye,
      Ben de senin mesleğini bilirsem, verir misin geriye.
      Hayrette kalır o bey, nasıl bilecek bu çoban,
      Söylesin de eğlenelim, gülelim epey bir zaman.
      Arkadaş, sen buraya çağrılmadan geldin,
      Bildiğim bir şeyi bana söylemek için ücret aldın.
      Unutma ki sen ne yaptığının farkında değilsin,

      Sen bir danışmansın, indir bagajdaki köpeğimi salıver gitsin.

KÜÇÜK BİR TEBESSÜM,

KÜÇÜK BİR TEBESSÜM,
Küçük kız,hüzünlü bir yabancıya gülümsedi,                                                                Merhaba amcacığım nasılsın dedi.
Adam hoşgörü içine girdi geçmişi anımsadı,
İyilik yapan bir dostuna teşekkür etmediğini hatırladı.
Arkadaşı bu teşekkürden çok etkilendi,
Yemek yediği Lokantadaki kıza yüklüce bahşiş verdi.
Garson kız bu bahşişe çok sevindi,
Bunun bir kısmını köşedeki, yaşlı fakire verdi.
Aç olan fakir, sevincinden kucağına köpeğin eniğini aldı,
Sonra da tek odalı, bodrum kattaki odasına daldı.
Yediler, doydular, oynadı yavruyla epeyce,
İkisi de rahat bir uykuya daldı karınları doyunca.
Gece yarısı küçük yavru, havlayarak uyandı,
Yaşlı fakir adamın şiltesine dayandı.
Uyandı yaşlı adam, baktı bina yanıyor,
Küçük yavru durmadan kapıyı tırmalıyor.
Dışarı çıktı adam, var gücüyle bağırdı,
Vurdu kapılara, uyuyanları da uyardı.
Oturanların tümü çocuklarını ve canlarını kurtardı,
Düşündüler, bu işin içinde, başka iş vardı.
Küçük bir söz, küçük bir tebessümdü nedeni,
Hoşgörü ile, sevgiyle, kurtardı onlarca insanı.