29 Haziran 2016 Çarşamba

SİZİN GİBİ,

SİZİN GİBİ,

Kayserililer üzerine türlü hikayeler anlatılır,
Biraz da
üstüne bir şeyler konur, katılır.
İmrenilir, gözü açıklığına ve bilgeliğine,
O zaman d
üşünülür, bakılır ne dediğine.
Anlataca
ğımız hikâyede bunlardan biri,
Kimi zaman k
öpekli, kimi zaman kedili.
Esnafl
ık çok ezelden, onların meslekleri,
Şeytana Pabucu ters giydirmektir istekleri.
Çarşıda esnafın biri, bir kedi besler,
Tabaktaki s
ütüyle kapının önüne koyar, görünsün der.
Sütü verdiği tabak antikamı antika,
Ge
çerler kediden çok, tabağa baka baka.
Bir Yahudi nin dikkatini
çeker, günlerce bunu izler,
O taba
ğa baktıkça kalbi çarpar içi sızlar.    
Bir gün varır, der; bana sat şu kedini,
-Vereceğim sana bilesin her istediğini.  
Satılır kedi, alır gider Yahudi,
Etraftaki komşularda bu olayın şahidi.
Ertesi gün geçer gene, tabağa baka baka,
Günlerce hasret kalmıştır o güzelim uykuya.
Oradan birkaç kedi daha alır, tabağın hevesine,
Kayserili de alışmıştır artık bu adamın sesine.
Bir sabah erkenden damlar dükkana,
Kediler süt içmiyor, bu tabağı sat bana.
Kurnazca bakar Kayserili, sallar başını yana,
Yavaş ve ağırca, şu sözleri söyler ona.
-Bak arkadaş bilirim, bu tabaktadır gözün,
Bu tabağı gördükçe, allak bullak oluyor yüzün.
Bu tabakla ben servetime servet katıyorum,
Bu tabakla, sizin gibi açgözlülere günde yirmi kedi satıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder