29 Haziran 2016 Çarşamba

VERMEZSE MABUT

VERMEZSE MABUT

Fakir mi fakir, dürüst mü dürüst bir adam,
Ayakkabı tamirciliği yapar hiç durmadan.
Yörenin Sultanı bunu iyi tanır ve bilir,
Fakirliğine ve geçim sıkıntısına da üzülür.
Bir türlü veremez, karşılıksız t/ir şey, adama,
Düşünür, iç çeker der bir şey gelmez kafama.
Sonunda bulur, bir fırına gider,
Şu altınları şu ekmeğin içine koyun der.
Pişirilir o ekmek, ayrıca konur,
Bu ekmek ayakkabıcıya verilsin denir.
Verilir ayakkabıcıya rafa konur ekmek,
Gelir bir dilenci, bir şey ister Allah rızası için diyerek.
Ayakkabıcı verir ekmeği, şunu al, yok param,
Bana da elden geldi, değildir haram.
Sultan izlettiği için durumu öğrenir.
Başkaca bir seçenek bulalım denir.
Gidilir kasaba, büyük bir ciğer alınır,
İçine çokça/da altınlar konur.
Gönderir ayakkabıcıya, bunu alsın,
Bari bunun içinde dünyalığını bulsun.
Ciğeri asar duvara, unutur gider.
Elbette bunu, gözü aç bir kedi izler.
Fırsatını bulur, kapar kedi ciğeri,
Bulamazlar kediyi, arasalar da her yeri.
Sultan bu kez adamı çağırır ‘gel buraya,
Şimdi seninle gideceğiz saraya’
  Gidilir saraya, girilir hazineye,
Emreder Sultan, eline bir kürek al diye.
Küreğin ters tarafı ile şu altınları yosacaksın,
  Kürekten düşen altınları sen alacaksın.
Yosar adam altınları küreğin tersi ile,
Bir tek altın düşmez yere, ilaç için olsa bile.
O zaman Sultan düşünür, düşünür,
Arkasından şu sözler dudağından dökülür:
‘Vermezse  Mabut,
Neylesin Sultan Mahmut!.’



Yosmak:Herhangi bir şeyi duvara doğru toparlayarak itmek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder